Ahşap, doğanın zamana bıraktığı en zarif malzemelerden biridir. Üzerindeki her iz, her ton farkı ya da parlaklık değişimi, malzemenin yaşadığını gösterir. Zamanla yüzeyde oluşan renk dönüşümü, matlaşma ya da yumuşak parlaklık “kusur” değil, patina olarak tanımlanır. Bu doğal süreç, bir mobilyaya yalnızca estetik değil, kişisel bir hikâye de kazandırır.
Patina, ahşabın ışık, ısı ve kullanım etkisiyle yıllar içinde geçirdiği dönüşümdür. Meşe gibi yoğun dokulu ağaçlarda bu etki daha belirgindir. Yüzey, her dokunuşla farklılaşır; renk derinleşir, doku yumuşar. Bilimsel olarak lignin ve tanenlerin oksidasyonu sonucu oluşan bu değişim, ahşaba sıcak bir ton ve doğal bir derinlik kazandırır.
Masif ahşap mobilyalar, zamanla gelişen bu karakteri taşır. Her kullanım izi, kullanıcıyla obje arasında kurulan bir bağın izidir. Yavaş tasarım anlayışı, bu değişimi gizlemeyi değil, görünür kılmayı seçer. Çünkü bir masa, bir raf ya da bir sandalye; sadece işleviyle değil, yaşanmışlığıyla da değerlidir.
Ahşap yüzeyin yaşamasına izin vermek, onunla birlikte yavaşlamak anlamına gelir. Doğal yağlarla yapılan düzenli bakım, yüzeyi parlatmaz; nefes almasını sağlar. Doğal koruyucular, ahşabın zamana karşı dengesini sürdürür. Böylece her mobilya doğallığını yitirmeden, yıllar içinde kendi karakterini oluşturur.
Bir mobilya yıllar geçtikçe daha da güzelleşir. Doğal ahşap, zamana karşı direnmek yerine onunla birlikte değişir. Vune Concept için bu, üretimin değil, yaşamın bir parçasıdır: Zamanla güzelleşen yüzeyler, yaşam alanlarına sıcaklık ve derinlik katar.